Pretty Little Liars dizisini izlemeyen vardır da bilmeyen yoktur sanırım. 7 sene önce başlayan bu diziye, ben lise çağımdayken başlamış ve A kim? merakımı yenemeyerek son bir bölüm, bir bölüm daha diye diye hiçbir bölümü kaçırmayarak izlemişimdir. Hatta şu anda da izlemeye devam ediyorum. A kim öğrendik, şimdi A.D. çıktı. Onu da öğreniriz başka bir A. çıkar. Bu dizi bitmez kısaca :D
Zaten dizi A kim-kim değilden çok, ana karakterlerin kıyafetlerleri, tarzları ve saçları ile bu kadar popüler oldu kısa sürede. Her kızın kendine has apayrı bir stili var, kesin biri ile özdeşleşiyorsunuz giyim konusunda. Onları da ilerde uzun uzun yazmayı düşünüyorum, favori karakterim Spencer ile başlayarak :)
Bu yazımda PLLden bahsetmemin sebebi Lucy Hale(Aria)nın Sezon 7deki saç rengini ve modelini çok aşırı ultra beğendiğim için sizlerle paylaşmak istememdir :)
"biç Alison"
Başlamadan önce PLLde en çok 2.sırada en beğendiğim saç modeli ile başlamak istiyorum. İlk sezonlarda herkesin favori saç modeli olan Alison'un uzun, sarı, su dalgalı saçları. Hanna da bu saçı kullanıyordu o sıralarda.
"biç Hanna"
Tam bir "biç" saçıydı bana göre, Havalı ve süper cool. Ben bile o zamanlar çok özenip saçlarımı uzatmaya karar vermiştim. Hey gidi günler...
Şimdi gelelim bugunkü yazının teması olan Arya'nın saçlarına. İlk sezonlarda uzun ve hafif gotik havasında böyleyken,
şimdi böyle oldu. Çok da güzel oldu :)
Biraz daha yakından bakacak olursak,
Son bir kaç senedir ortalığı kasıp kavuran Bob model kesim ve ismini araştırıp bulamadığım mükemmel renkli bir saç tercih etmiş Lucy Hale. Asimetrik bir model değil ve sadece uçlarına biraz inceltme işlemi uygulanmış sanırım.
Yandan görünümü de bu saçın.Günlük aynı zamanda şık ve modern yıka çık saçı gibi duruyor. Sizin yorumlarınız neler Lucy Hale'in yeni saçı ile ilgili?
Herkes yiyeceği şeylerin hem lezzetli hem de sağlıklı olmasını ister. Hele bir de sporcuysanız tüm bunların üzerine bir de protein oranının yüksek olmasını istersiniz. Böyle bir yiyecek arıyorsanız Ispanor , yapmanız için burada bekliyor...
Malzemeler:
- 150ml su
- 150ml süt
- 50g tereyağı
- 3 yumurta
- 180g yulaf ezmesi
- 50g yıkanıp suyu süzülmüş ıspanak
- 100g lor peyniri
- 120g beyaz peynir
- Susam, çörekotu
Hamur:
1- İlk olarak bir tencerede su, süt ve tereyağını kaynayana kadar ısıtıyoruz.
2- Süt karışımı ısınırken blenderda yulaflarımızı un haline getiriyoruz.
3- Kaynayan süt karışımını ocaktan alıp içine yavaş yavaş yulaf unumuzu ilave
ederken bir yandan da karıştırıyoruz.
4- Oluşan hamuru ocağa alıp, tencerenin kenarlarına yapışmayana kadar karıştırarak pişiriyoruz.
5- 3 yumurtayı teker teker hamur karışımına ekleyip tel çırpıcı yardımıyla iyice çırpıyoruz. Buraya kadar geldiyseniz çok güçlü kollarınız var demektir, tebrikler :D
6- Elde ettiğimiz hamuru kalın plastik bir buzdolabı poşeti ve krema aparatı yardımıyla 10cmlik
şeritler şeklinde yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye sıkıyoruz. İsteğe göre üzerine yumurta sarısı sürülüp susam ve çörekotu serpilebilir.
7- Artık hamurları fırına verebilirsiniz. Önceden ısıtılmış 220 derece fırında 5 dk piştikten sonra sıcaklığı 180 dereceye düşürüp hamurları 30 dk daha pişiriyoruz. Fırınınıza bağlı olarak pişirme süresi daha kısa olabilir.
8- Hamurlar pişerken sakın fırının kapağını açmayın ve pişme işlemi bittikten sonra hamurları fırından çıkarmayın. Fırının ağzını 1-2 parmak boşluk kalacak şekilde açık bırakın ve hamurları en az 30-40 dk soğuyana kadar fırında dinlendirin.
İç harcı:
1- Lor peyniri, ıspanak ve beyaz peyniri blenderdan geçiriyoruz.
2- Çok yoğun olan bu karışıma ister sadece su isterseniz 1 çay kaşığı jelatin eklenmiş ılık su ekleyerek sıkılabilir krema kıvamına getirebilirsiniz, benim peynirlerim için 1/4 su bardağı su yeterli oldu.
3- Harcı hazırladıktan sonra, hamurda yaptığımız gibi buzdolabı poşeti ve ince uçlu krema aparatı yardımıyla, ıspanaklı harcı pişmiş hamurlarınızın içerisine sıkabilirsiniz.
Malumunuz bir süredir fitness ile uğraşmaktayım, böyle bayağı merak salmış durumdayım hatta. Hal böyle olunca verilen antrenman programları, ilginç egzersiz isimleri, kaç set kaç tekrar soruları da artık hayatımın bir parçası oldu. "Bench pressler"den "Squat"lara koşar durumdayım :) Ve gerçekten seviyorum fitnessı, herkese de sevdirmeyi görevim bildim. Kız arkadaşlarıma da gelin diye yoğun bir baskı kurmaktayım ama daha kimseyi ikna edebilmiş değilim tabi :D
Ben bugun size en temel fitness hareketlerini yani fitnessin olmazsa olmaz hareketlerinden 3ünü tanıtacağım. Neden temel diyoruz , çünkü bu hareketler hem üst hem alt bölgenizde birden çok kas grubunu çalıştırırarak kondisyonunuzu gücünüzü ve en önemlisi şeklinizi güzelleştirir ;)
En havalı duran hareketlerden ve isimlerden biri olan Deadlift ile başlayalım.
"Deadlift hareketi, yoğun şekilde sırt, bel, kalça, trapez ve bacak kaslarını çalıştırır, bunun yanında karın, omuz, bilek ve baldır kaslarını da çalıştırır. Burada saymadığımız diğer kaslara, çok küçük de olsa etki etmektedir. Kullanılan kilonun ağırlaşmasıyla birlikte zayıf olan kasları daha yoğun şekilde etkiler."
Anlatılarak öğrenilecek bir hareket değildir, kesinlikle izlemek ve denemek gerektirir. Aşağıda güzel bir anlatım videosu var :
ama 2 gifte özetleyecek olursak :
Ancak dikkat edilmezse ve doğru bir biçimde yapılmazsa sakatlıklara yol açar, bu yüzden yanınızda eğitmeniniz olmadan denememekte fayda var.
Ve geldik son zamanların popüler hareketine. Duymayan ve denemeyen kalmamıştır bu hareketi. Instagramda, Tumblrda squat yaptıktan hemen sonra çekinilmiş, aynaya bakarken bir bacağını geriye atıp, popoyu arkaya çıkaran bayanları istemesek de görmüşüzdür. ( Ben de denedim ama bu şekle giremedim, yapabilenler mesaj atsın :D ) Ve anlamışızdır ki bu hareketle büyüyen bir bayanın poposundan ziyade özgüvenidir :D
Ama yapanların itici olabilmesi, hareketin itici olduğu anlamına gelmez tabiki... Squatın bir sürü çeşidi var, ağırlıksız yaptığımız, omuza ağırlık aldığımız, elimize ağırlık aldığımız, ... Bunların hepsine youtubedan herhangi bir video ile ulaşabilirsiniz. Ama en basit olarak squat aşağıdaki gibidir.
"Ormanda sanki tuvaletinizi yapıyorcasına en aşağı kadar eğilip kalkma hareketi."
Geçenlerde Ebru Şallının squat "yapamadığı" video çok gündemdeydi, onu da buraya koyuyum da nasıl squat yapılmaz hep beraber görelim :D
Ve en sık yapılan squat hatasından birini daha koymadan edemedim. Aşağıdaki gifte squat yapan kişinin ayağı havaya kalkıyor, buna da dikkat edin, ayağınız yere sağlam basmalı. Eğer önüne geçemiyorsanız, salondan bulabileceğiniz 5kglık plakaları ayağınızın altına koyun, daha rahat bastığınızı göreceksiniz.
Ve tabiki ilk günden gaza gelip de çok zorlamayın, yoksa yataktan kalkamayabilirsiniz.
Son olarak da Miley Cyrus'a ait olan zirilyon skandal fotolardan bir tanesini koyarak squatı neden yapmalıyızı tekrar vurgulamak istiyorum. Sadece bir taraflarını açmakla sexy olunmuyor maalesef Miley bacım.
Ve geldik bir erkeğin spor salonuna gelme amacına :D Bench Press. Ayol o da ne? dediğinizi duyar gibiyim, hemen biraz açıklayayım.
Sadece göğüs kası hareketiymiş gibi gözüken bu hareket aslında neredeyse üst vücut kaslarının tümünü çalıştırır bu sebeple hem kardiyo egzersizi işlevi görür hem de kas gelişimiyle birlikte yağ yakımına katkıda bulunur.
Zaten bench press sehpası o kadar doludur ki, boş yer bulmak için verdiğiniz çabayla cardio yapmış kadar olursunuz :)
Bu kadar sevilen ve çok yapılan bir hareket olmasının nedeni erkeklerin göğüs kaslarını belirginleştirerek öne çıkarması, böylelikle tişört ve gömleklerde oluşan hoş göğüs altı çizgisini oluşturmasıdır. Ancak bazı erkekler bu hareketi öyle abartır ki, onlara bakıp şöyle bağırmak istersiniz:
Peki biz bayanlar olarak bu hareketi neden yapmalıyız? Yüksek ağırlıklarla girmediğiniz takdirde bu hareket göğüslerinizin dikleşmesini sağlar, aynı zamanda arka kol kaslarınızın gelişimine de yardımcı olarak kollarınızı sarkmaktan kurtarır.
Bu linkte bench press nasıl yapılır, en sık yapılan yanlışlar nelerdir, güzel bir yazı var, hepinizin bakmasını tavsiye ederim :) : http://www.kasvekuvvet.net/bench-press.html
Hepimiz küçükken bu jölelerden yemişizdir bakkallarda satılan. Böyle jöle kabını agzımıza alıp, hüüpp diye çekmişizdir içimize. Şişik yanaklarımızla gülümseyip ikincisini yemek için atılmışızdır :)
Küçüklüğümde bayılarak yediğim jöleyi, lisede bulamamamdan dolayı hiç yememiştim. Hatta varlığını dahi unutmuştum. Ta ki üniversite için Ankaraya geldiğimde bir arkadaşımın(canımın içisin) bana Dr.Oetker Jöle yapması ile beraber jöle sevgim tekrar tavan yapmıştı. Muz kokusu enfesti özellikle.. Kısa sürede tekrar jöle canavarı olmuştum.
Ama bir süre sonra Dr. Oetkeri de şeker oranı biraz fazla gelmeye başladığından bırakmıştım.Bana jelatini yeniden sevdiren kişiyle beraber nerden buluruz şekersiz jöle diye araştırırken internet üzerinden jölenin ham maddesi olan jelatinin saf olarak satıldığı bir yer bulduk ve sipariş ettik. Bir kaç başarısız denememizden sonra jelatin tarifinin nasıl yapılacağını bulduk ve şu anda deliler gibi jelatin yiyoruz :) Şekersiz ve içine istediğimizi kattığımız biçimde :)
Şimdi size o tarifi vereyim:
Malzemeler:
20gr jelatin(Yaklaşık 2 yemek kaşığı)
500ml süt(2.5 su bardağı)
Kakao(Miktarını zevkinize göre ayarlayabilirsiniz)
2-3 paket splenda(İsterseniz atmayıp balla da tatlandırabilirsiniz)
İsteğinize göre muz ve fındık
Yapılışı:
2 su bardağı sütü ısıtmaya bırakın ama kaynamasına gerek yok, jelatini çözecek sıcaklıkta olması yeterlidir. 0.5 su bardağı suya jelatinimizi ekleyip çözünmesini sağlayın. Bu sırada içinize atacağınız malzemeleri blenderdan 0.5 su bardağı sütle beraber geçirin (Kakao, muz, fındık,... Ne isterseniz) Isınan süte jelatini ve blenderden geçirdiğiniz karışımı ekleyin. Ve bardaklara bölün :) Buzdolabında jel kıvamını alana dek bekletin. Ve hüpürdeterek yiyin :))
Bu tarifi sabah yemek istiyorsanız akşamdan yapmanız lazım çünkü buzdolabında yaklaşık 6 saat bekledikten sonra jel kıvamını alıyor.
Tarifi alıp hemen mutfağa koşmak isterseniz en kısa şekliyle aşağıda.
Malzemeler (2-3 kisilik):
- 30g şekersiz bitter çikolata
- 15g tereyağı
- 2 yemek kaşığı kaymak(4 yemek kaşığı çırpılmış krema)
- 2 yumurta(sarısı ve akı ayrılmış)
- 6-8g splenda(3-4 küçük paket)
- 10g sığır jelatini(1 dolu yemek kaşığı)
- yarım bardak ılık su
Tarif :
- jelatini ılık su ile ıslatın
- çikolata ve tereyağını benmari usulü eritin, içine ıslatılmış
jelatini ekleyip eriyene kadar karıştırın
- yumurta sarısı ve splendaları mikserle çırpın ve çikolata karışımıyla
birleştirin
- yumurta aklarını köpük köpük ve krema gibi olana kadar çırpın
- son olarak yumurta akı, kaymak ve çikolatayı kaşık yardımıyla
yavaş yavaş karıştırın
- kaselere koyduğunuz karışımı 1 gün dolapta bekletin.
Hala vaktim var ve püf noktaları öğrenmek istiyorum diyorsanız
arkanıza yaslanın ve yazının keyfini çıkarın
Püf #1
Çikolatayı ve tereyağını benmari usulü eritmek, sıcaklığa karşı çok
hassas olan bu iki lezzetli besinin tüm aromalarını koruyarak, yanmadan
erimelerini sağlar. Bu yöntem üşüyen birinin ellerini nefesinizle ısıtmaya
benzer. 2 farklı boyuttaki tencereden büyük olanı içi yarısına kadar su
doldurularak ocağa konur. Küçük olan tencere ise büyük olanın üzerine konur
ancak dikkat edin tencere suya temas etmesin! Artık alttaki tencerenin nazik
buharıyla, üstteki tencerede çikolatamızı güvenle eritebiliriz.
Püf #2
Pastacılıkta en önemli kurallardan biri tüm malzemelerin neredeyse aynı
sıcaklıkta olması bu da 20 ˚C oluyor. O yüzden kollarınızı sıvamadan önce malzemelerinizi
buzdolabından çıkarın.
Püf#3
Yumurtaların sarısını ve beyazını ayırmakta zorlanıyorsanız öylece bir
kaseye kırın, daha sonar boş bir küçük pet su şişesini biraz sıkarak, şişenin
ağzını kapatacak şekilde sarılara
değdirin ve şişeyi gevşetin. Bravo, yumurta
sarılarını vakumladınız J
Püf#4
Gerek kek, gerek sufle gerekse Jelatello yaparken dikkat etmeniz
gereken en önemli nokta bu: Yumurta beyazını köpürtmek :D El ile yapmak çok zor
olduğunda bu çırpma işlemini mikserle yapın. Mikserin temiz ve kuru olmasına
dikkat edin yoksa yumurtalarınız köpürmeyebilir. Aynı şekilde tek seferde veya
dar bir kapta 2den fazla yumurta akını köpürtmeye çalışmak hüsranla
sonuçlanacaktır, 2den şaşmayın. Mikseri, kabın kenarına değdirerek daireler
çizmek yumurtanızı çok daha iyi köpürtecektir. Ancak çırparken yumurtalarım
beyaz olup köpürdü diye sevinmeyin, yetmez. Yumurtalar krem şanti gibi pürüzsüz
ve çok küçük köpüklerden oluşuncaya kadar çırpın. Fazla çırpmak ise yumurtaları
söndürecektir. Tüm bunlar karmaşık geldiyse googledan “mirange” kelimesini
aratıp bir video izleyebilirsiniz.
Aklınıza takılan hiçbir şeyi sormaktan çekinmeyin, afiyet olsun :)
Beni bilen bilir, bir yemekte mantar varsa dayanamam hepsini ağzıma atıveririm :) Hayatta en sevdiğim yiyeceklerin başında gelir. Bu sevgimde küçükken izlediğimiz Şirinlerin mantar evlerinin etkisi var mı merak etmekteyim tabi :)
Gene çıldırmış gibi farklı mantar tarifleri araştırdığım bir gün internette göbelek sulusu adında, mantarlı nohutlu sumak ekşili bir çorba tarifi gördüm. Mantara bayılan ben dayanamadım, hemen deneyim dedim. Ama evde sumak ekşim yoktu. Aslında sumak ekşisi ne ilk kez duyuyordum :) Ben de çorba değil de mantarlı nohut yemeği nasıl olur deneyim dedim.Tarifi biraz farklılaştırarak sulu bir yemek haline getirdim.
Malzemeler : 1 su bardağı haşlanmış nohut 400 gr mantar İstediğiniz kadar doğranmış tavuk göğsü 1 domates 1 yeşil biber varsa 1 tane de kırmızı biber 1 soğan Sarımsak(isteğe bağlı, istediğiniz miktarda) 1 kaşık salça(1 bardak suda eritilmiş) Tuz, pul biber, karabiber, kekik. Yapılışı: Soğanı yemeklik doğrayıp çok az bir yağda kavuruyoruz.(Eğer sarımsak ekleyecekseniz soğanla beraber kavurabilirsiniz.) Pembeleşince biberleri ekliyoruz bir süre daha çeviriyoruz. Sonra mantarlarımızı ekleyip tenceremizin kapağını kapatarak mantarımızın suyunu salıp çekmesini bekliyoruz. Suyunu çekmeye yakın tavuklarımızı ekleyerek pişene kadar karıştırıyoruz. Pişmeye yakın domateslerimizi, nohutumuzu ve 1 bardak suda erittiğimiz salçamızı katıyoruz. Ben bu aşamada 1 bardak su daha ekliyorum yemeği sulu sevdiğim için ama siz isterseniz eklemeyebilirsiniz. Sonra tekrar kapağını kapatıp suyunu biraz çekmesini bekliyoruz. İstediğimiz miktarda su kalınca baharatları ekleyip ocagı kapatıyoruz. Şimdiden afiyet olsun efenim :)
Kitap okumaya ne zaman başladım hatırlamıyorum ancak o günden beri en zevk aldığım kitap türleri polisiye, gizem ve aksiyon içerenlerdi. Eh bir de ergenlikteyken vampirli olanlar :) Lise çağlarımda zaten Twilight, Edward Bella aşkı herkesin dilindeydi, çıkan filmleri hemen izlenir ve kitapları okunur, Bella vampir olmalı mı diye tartışılırdı :).Twilight serisini izlememiş ve kitaplarını okumamış ben bile vampirlere merak salmıştım. Ve ilk okuduğum vampir kitabı, sanıyorum yaşıtlarımın hemen hepsinin haberdar olduğu P.C.Cast'ın House of Night serisinin ilk kitabıydı: İşaret.
Hatırladınız değil mi bu kitabı? :)
Tabi bu serinin ilk kitabıydı ancak geri kalan kitaplarını da kısa süre içinde temin etmiş,yazarın çıkacak yeni kitaplarının tarihlerini çoktan not etmiştim bile.Tabi bu vampir çılgınlığım da yaşımın biraz kemale ermesiyle beraber azaldı ve yerini polisiye romanlarına bıraktı ancak hiçbir zaman tam olarak bitmeyecek gibi duruyor :)
Tavsiye edeceğim yazarımıza dönecek olursak, polisiye romanlarına hayli düşkün olan ben, yağmurlu bir Ankara gününde polisiye roman yazarı tavsiye arayışlarına girmiştim ve Jo Nesbo'nun Norveçli bir yazar olduğunu, kış aylarında geçen romanlarında kasvetli ve gri karakterler olduğunu duyunca tam benlik bir yazar olduğunu anlamıştım.
Ve hemen bulduğum ilk romanı okumaya başladım: Kardan Adam
Kapak tasarımına bayağı uğraşılmış, gerçekten başarılı.
Yaklaşık 450 sayfa olan roman Norveç'in soğuğunu, Harry adlı dedektifin zekasını ve olay kurgusunun güzelliğimi her sayfada size hissettiriyor. 2 günde bitirdim ve Jo Nesbo ile tanıştığıma çok memnun kaldım. Benim gibi polisiye roman seviyorsanız, Jo Nesbo'ya bir şans vermelisiniz.